Zaman zaman ailelerle yaptığımız programlarda şu soruyu soruyorum:
“Çocuklarınızın zeki olmasını ister misiniz?” Bütün anne ve babalar, “Tabii ki hocam, zeki olsun,” diyorlar. Ardından soruyorum: “Çocuklarınızın çalışkan olmasını ister misiniz?” Bu soruya da aynı şekilde “Çalışkan olsun” yanıtını alıyorum. Bir diğer soru: “Çocuklarınızın cesur olmasını ister misiniz?” Elbette buna da “Evet” cevabını veriyorlar. “Çocuklarınızın organizasyon kabiliyeti yüksek olsun ister misiniz?” diye sorduğumda da yanıt değişmiyor: “Evet.” Sorular devam ediyor: “Çocuğunuzun zorluklar karşısında pes etmeyen bir birey olmasını ister misiniz?” Bu soruya da şüphesiz “Evet” deniliyor. Son bir soru daha: “Çocuklarınız, yaptığı işi iyi bilsin, fırsatları değerlendirebilsin ister misiniz?” Tahmin edeceğiniz gibi yanıt yine “Evet.”
Bu soruları neden soruyorum? Ve buradan nereye varmak istiyorum? Lütfen dikkat edin: Çocuklarımızın zeki, cesur, çalışkan, organizasyon kabiliyeti yüksek, pes etmeyen, işini iyi bilen bireyler olmasını istiyoruz. Şimdi son soruya geliyoruz: Sizce bütün bu özelliklerin tamamına sahip olan bireyler kimlerdir? Öyle bir birey düşünün ki bu özelliklerin hepsini taşıyor. Genellikle verdikleri cevaplar şu şekilde oluyor: “Muhtemelen bilim insanlarıdır” ya da “Acaba siyasetçiler mi?” Ancak işin şaşırtıcı tarafı, bu özelliklerin tamamı, istisnasız, hırsızlarda bulunur. Evet, doğru duydunuz, hırsızlarda!
Şaşırtıcı bir gerçek. Bu cevabı duyan anne babalar genellikle büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar. Çünkü az önce çocuklarının sahip olmasını istedikleri özelliklerin, bir insanı hırsız yapabildiğini öğrenmek, onlar için beklenmedik bir durum oluyor. Ardından şu soruyu soruyorum: “Siz, çocuklarınızın bu özelliklere sahip olmasını istiyorsunuz. Peki, çocuklarınızın hırsız olmasını ister misiniz?”
Tabii ki yanıt, her seferinde “Hayır, asla,” oluyor.
Peki, neden bu özellikler hırsızlarda var? Bunu açıklamak için yaşadığım bir anıyı paylaşmak istiyorum. Yıllar önce Ankara’da yaşıyor, iki katlı bir binanın alt katında oturuyorduk. Bir Ramazan-ı Şerîf akşamında iftara davetliydik.
İftarımızı yaptık, namazlarımızı kıldık ve çaylarımızı yudumluyorduk. Derken dışarıdan bir gürültü ve çığlık sesi duyduk. Balkona koştuğumuzda, üst kat komşumuzun ağlayarak bize doğru geldiğini gördük. Komşumuz, “Yetişin! Evimize hırsız girmiş, sizin evi de bizim evi de soymuşlar!” diye bağırıyordu. Şoke olmuştum. İçimden sürekli “Ne cesaret, ne cesaret!” diye tekrar ettim. Eve döndüğümüzde, bizim de bazı eşyalarımızın çalındığını fark ettik. O an anladım ki hırsızlar, işlerini gerçekten çok iyi biliyorlar. Aynı zamanda çalışkanlar; gecenin bir yarısında plan yapıyor, duvarlara tırmanıyor, büyük bir cesaretle evlere giriyorlar. Bazı hırsızlar da tüyü bitmemiş yetimin hakkını, memleketin kaynaklarını dolandırıcılık, rüşvet veya zimmete geçirmekle çalar. Bunlar basit bir zekânın ürünü olamaz.
Zekâ, çalışkanlık, cesaret gibi özellikler ancak manevî değerlerle birleştiğinde kıymetli olur. Ahlâklı ve erdemli bireyler, bu güzel hasletlere sahip olduğunda toplumda hayır, bereket ve huzur olur.
Maneviyatın Önemi
Anne babalara tekrar soruyorum: “Çocuklarınızın bu özelliklere sahip olmasını istiyorsunuz. Ama onların hırsız olmasını istemiyorsunuz, değil mi?” O zaman ne yapmalı? Öncelikle çocuklarımızın kalplerine hitap etmeliyiz. Maddî geleceklerine verdiğimiz önemin kat kat fazlasını, manevî hayatlarına vermeliyiz. Aksi takdirde, hırsız ya da daha kötü bir birey yetiştirmiş oluruz. Eğer bir insanın kalbinde Allah korkusu, Peygamber sevgisi, kul hakkı bilinci yoksa o kişi, her türlü kötü davranışa meyledebilir.
Zekâ, çalışkanlık, cesaret gibi özellikler ancak manevî değerlerle birleştiğinde kıymetli olur. Ahlâklı ve erdemli bireyler, bu güzel hasletlere sahip olduğunda toplumda hayır, bereket ve huzur olur. Ne yazık ki günümüzde birçok aile, çocuklarının sadece maddî geleceğine odaklanıyor ve manevî değerlerini göz ardı ediyor. Oysa mutluluğun sırrı, çocuklarımızın manevî tahsiline ve terbiyesine gösterdiğimiz özende gizlidir.
Sonuç
Bu çağda, çocuklarımızı inanç ve ahlâklarını koruyabilecek bireyler olarak yetiştirmek hiç kolay değil. Çocuklarımızı koruyabilmek için onları emin ellere, güvenilir bir manevî eğitime teslim etmeliyiz. Sosyal medya, kötü arkadaşlıklar ve çevrenin olumsuz etkileri, çocuklarımızın hayatında tehdit oluşturuyor. Bu tehlikelere karşı, bilinçli ve değerlerine bağlı nesiller yetiştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Hasar görmeden, manevî değerlerini koruyarak büyüyen nesiller yetiştirmek dileğiyle.
Prof. Dr. Şahin Oruç
“Çocuklarınızın zeki olmasını ister misiniz?” Bütün anne ve babalar, “Tabii ki hocam, zeki olsun,” diyorlar. Ardından soruyorum: “Çocuklarınızın çalışkan olmasını ister misiniz?” Bu soruya da aynı şekilde “Çalışkan olsun” yanıtını alıyorum. Bir diğer soru: “Çocuklarınızın cesur olmasını ister misiniz?” Elbette buna da “Evet” cevabını veriyorlar. “Çocuklarınızın organizasyon kabiliyeti yüksek olsun ister misiniz?” diye sorduğumda da yanıt değişmiyor: “Evet.” Sorular devam ediyor: “Çocuğunuzun zorluklar karşısında pes etmeyen bir birey olmasını ister misiniz?” Bu soruya da şüphesiz “Evet” deniliyor. Son bir soru daha: “Çocuklarınız, yaptığı işi iyi bilsin, fırsatları değerlendirebilsin ister misiniz?” Tahmin edeceğiniz gibi yanıt yine “Evet.”
Bu soruları neden soruyorum? Ve buradan nereye varmak istiyorum? Lütfen dikkat edin: Çocuklarımızın zeki, cesur, çalışkan, organizasyon kabiliyeti yüksek, pes etmeyen, işini iyi bilen bireyler olmasını istiyoruz. Şimdi son soruya geliyoruz: Sizce bütün bu özelliklerin tamamına sahip olan bireyler kimlerdir? Öyle bir birey düşünün ki bu özelliklerin hepsini taşıyor. Genellikle verdikleri cevaplar şu şekilde oluyor: “Muhtemelen bilim insanlarıdır” ya da “Acaba siyasetçiler mi?” Ancak işin şaşırtıcı tarafı, bu özelliklerin tamamı, istisnasız, hırsızlarda bulunur. Evet, doğru duydunuz, hırsızlarda!
Şaşırtıcı bir gerçek. Bu cevabı duyan anne babalar genellikle büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar. Çünkü az önce çocuklarının sahip olmasını istedikleri özelliklerin, bir insanı hırsız yapabildiğini öğrenmek, onlar için beklenmedik bir durum oluyor. Ardından şu soruyu soruyorum: “Siz, çocuklarınızın bu özelliklere sahip olmasını istiyorsunuz. Peki, çocuklarınızın hırsız olmasını ister misiniz?”
Tabii ki yanıt, her seferinde “Hayır, asla,” oluyor.
Peki, neden bu özellikler hırsızlarda var? Bunu açıklamak için yaşadığım bir anıyı paylaşmak istiyorum. Yıllar önce Ankara’da yaşıyor, iki katlı bir binanın alt katında oturuyorduk. Bir Ramazan-ı Şerîf akşamında iftara davetliydik.
İftarımızı yaptık, namazlarımızı kıldık ve çaylarımızı yudumluyorduk. Derken dışarıdan bir gürültü ve çığlık sesi duyduk. Balkona koştuğumuzda, üst kat komşumuzun ağlayarak bize doğru geldiğini gördük. Komşumuz, “Yetişin! Evimize hırsız girmiş, sizin evi de bizim evi de soymuşlar!” diye bağırıyordu. Şoke olmuştum. İçimden sürekli “Ne cesaret, ne cesaret!” diye tekrar ettim. Eve döndüğümüzde, bizim de bazı eşyalarımızın çalındığını fark ettik. O an anladım ki hırsızlar, işlerini gerçekten çok iyi biliyorlar. Aynı zamanda çalışkanlar; gecenin bir yarısında plan yapıyor, duvarlara tırmanıyor, büyük bir cesaretle evlere giriyorlar. Bazı hırsızlar da tüyü bitmemiş yetimin hakkını, memleketin kaynaklarını dolandırıcılık, rüşvet veya zimmete geçirmekle çalar. Bunlar basit bir zekânın ürünü olamaz.
Zekâ, çalışkanlık, cesaret gibi özellikler ancak manevî değerlerle birleştiğinde kıymetli olur. Ahlâklı ve erdemli bireyler, bu güzel hasletlere sahip olduğunda toplumda hayır, bereket ve huzur olur.
Maneviyatın Önemi
Anne babalara tekrar soruyorum: “Çocuklarınızın bu özelliklere sahip olmasını istiyorsunuz. Ama onların hırsız olmasını istemiyorsunuz, değil mi?” O zaman ne yapmalı? Öncelikle çocuklarımızın kalplerine hitap etmeliyiz. Maddî geleceklerine verdiğimiz önemin kat kat fazlasını, manevî hayatlarına vermeliyiz. Aksi takdirde, hırsız ya da daha kötü bir birey yetiştirmiş oluruz. Eğer bir insanın kalbinde Allah korkusu, Peygamber sevgisi, kul hakkı bilinci yoksa o kişi, her türlü kötü davranışa meyledebilir.
Zekâ, çalışkanlık, cesaret gibi özellikler ancak manevî değerlerle birleştiğinde kıymetli olur. Ahlâklı ve erdemli bireyler, bu güzel hasletlere sahip olduğunda toplumda hayır, bereket ve huzur olur. Ne yazık ki günümüzde birçok aile, çocuklarının sadece maddî geleceğine odaklanıyor ve manevî değerlerini göz ardı ediyor. Oysa mutluluğun sırrı, çocuklarımızın manevî tahsiline ve terbiyesine gösterdiğimiz özende gizlidir.
Sonuç
Bu çağda, çocuklarımızı inanç ve ahlâklarını koruyabilecek bireyler olarak yetiştirmek hiç kolay değil. Çocuklarımızı koruyabilmek için onları emin ellere, güvenilir bir manevî eğitime teslim etmeliyiz. Sosyal medya, kötü arkadaşlıklar ve çevrenin olumsuz etkileri, çocuklarımızın hayatında tehdit oluşturuyor. Bu tehlikelere karşı, bilinçli ve değerlerine bağlı nesiller yetiştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Hasar görmeden, manevî değerlerini koruyarak büyüyen nesiller yetiştirmek dileğiyle.
Prof. Dr. Şahin Oruç
(İNSAN VE HAYAT DERGİSİ 2025 Ocak)
Güzel bir alıntı, küpe olsun kulaklara.
YanıtlaSilBu zamanda yaşadığımız çoğu problemin temelinde değerler eğitimi konusunu dert edinmemek yatıyor zaten. Dünyevi olana kazanç noktasında maddiyatı hedef yaptık. Bu hedef başkalarının hedefi yaptı bizleri, kaybolduk gittik bu sırada. Yeni nesiller bu kaybolanlarín arasında nasıl yol bulacak bilemiyorum ama inşallah bulurlar, duam bu yönde.
Bu konuda gayret edenlerden Allah c.c. razı olsun.
SilÇok güzel bir yazı gerçekten. Dergiyi de çok merak ettim.
YanıtlaSilHem matbu hem de dijital olanı var.
SilDijital olana buradan abone olunuyor. Sonra telefonunuza indirdiğiniz uygulamadan okuyabiliyorsunuz.
https://dijital.camlicakitap.com/
Çok teşekkür ederim :)
SilRica ederim.
SilBlog Forum'daki yorumu silmişsinsiz nedenini merak ettim :)
SilBir kaç gün sonra vakti doluyor. O yüzden silmiştim.
SilTeşekkür ederim açıklamanız için böyle durumlarda veya etkinliklerde oraya link bırakabilirsiniz. :)
Silİnşaallah diyelim.
SilNe güzel açıklanmış her şey. Anne babalar çocuğun diplomasına kariyerine odaklı sadece. İyi bir evlat yetiştirip manevi anlamda ona ne katarım diyen az. Çok mu önemli yani zeki olmak, birinci olmak? Bu da anne babanın çocuğu üzerinden prim kasma çabası. Kendi başaramadıklarını çocukları yapsın istiyorlar. Önemli olan gerekli imkanları sağlayıp çocuğun kendi doğru yolunu seçebilmesini sağlamak.
YanıtlaSilPrim sözüne malesef katılıyorum. Daha çocuk doğduğundan beri videolarını orda burda yayınlayarak yapıyorlar bunu zaten. İleride bu kişinin yani bebeklerinin saygın/seçkin bir birey olacağı (ya da bu sebepten olamayacağı) hiç akıllarına gelmiyor. İleride anne-babalarına dava açsalar bile yeridir diye düşünüyorum. Kendilerinin aciz hallerini çekip, cümle alemin istihzalarına maruz kaldıkları için.
Sil2006 sonrası doğumlular öyle tembel ki :)
YanıtlaSilOnlardan hırsız da olamaz diyorsun yani.
Sil:)